2 Nisan 2023 Pazar

Evrim Nedir?




Evrim nedir? Nasıl işler?

Evrim için en kısa tanım, nesillerin popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının değişimidir.


“Evrim nedir? Evrim süreci nasıl işler?

  • “Evrim, bazı çevrelerde, sahip oldukları önyargılar ve kökleşmiş inançlar üzerinden evrimi değerlendirmeye çalışmaları nedeniyle, genellikle tepki uyandıran bir kavram olarak algılanır. 
  • Oysa evrim denilen bu olgu biz canlılarla her zaman var oldu. 
  • Ortama en iyi uyum sağlama, dolayısıyla hayatta kalma koşulu sadece fiziksel güçle açıklanamaz; aynı zamanda bulunduğu koşulları kendi temel gereksinimleri için en iyi biçimde kullanan canlıların hayatta kalması ilkesine dayanır. 
  • Bunu hem fosillerden hem de genetik araştırmalarından biliyoruz. 
  • Evrim sürecinin üç unsur üzerine temellenir.
Mutasyon, 
Varyasyon (genetik çeşitlilik) ve 
Doğal ayıklanma.

  • Evrimin işleyişinde devreye giren bu üç temel faktörün ardışık bir düzen içinde işlediğini görürüz; 
  • Mutasyon olmadan genetik çeşitlilik ortaya çıkmaz, genetik çeşitlilik olmadan da doğal ayıklanma süreci işlevini sürdüremez.
  • O halde bu üç unsurdan birinin işlevselliği bir öncekinin var olmasına bağlıdır.

  •  Mutasyon canlıda hücre düzeyinde çeşitli nedenlerden dolayı rastlantısal olarak meydana gelen bir değişmedir. 
Daha doğrusu DNA sarmalının baz çiftindeki dizilimde kopyalanma sırasında ortaya çıkan bir hatadır. 
Bu hata sonucunda bir genetik yenilik ortaya çıkar. Değişime uğrayan gen yeni bir kalıtsal özelliğin kodlanması demektir. Bu suretle yeni özellik topluluğun gen havuzunda yerini alır. 

  • Mutasyonlar tek başlarına yeni türlerin ortaya çıkmasına yol açmazlar; daha ziyade önceden var olan türler içinde genetik çeşitlenmeyi artırırlar. Yeni genlere sahip olan kuşaklar yaşadıkları ortama görece daha iyi uyum sağladıkları takdirde, başarılı biçimde üreyerek bir sonraki kuşağa bu genleri aktarır. 

  • Canlılar hücrelerinde ne zaman ve hangi DNA baz çiftinde bir mutasyon olacağını öngöremez. Dolayısıyla, mutasyon rastlantısal ve öngörüsüzdür. 
Böylece seçilimci bir avantaja sahip olan genlerin topluluk içindeki sıklığı her kuşakta görece artar ve o genlerin belirlediği biyolojik özellikler gen havuzunda korunur. Ancak, burada önemle vurgulamak gerekir ki, bireylerin alışkanlıkları ve gereksinimleri hiçbir surette mutasyonların izleyeceği yol haritasını belirlemez.  

Bunun yol açtığı genetik çeşitlenme üzerinde doğal ayıklanma mekanizmasının işlevi ise belirli bir mantığa dayanır; otomatik olarak iyi mutasyonları seçer, zararlı olanları ise büyük ölçüde eler. Gerçekten de zararlı mutasyonların tümü bir topluluğun gen havuzundan elenip gitmez, bazen düşük sıklıkta da olsa ilgili canlı grupta varlığını sürdürmeye devam eder. 

Buna örnek, talasemiya (Akdeniz anemisi) adı verilen kalıtsal hemolitik anormalliktir. Talasemiya, hemoglobin proteinin β-globin geninde ortaya çıkan toplam 180 farklı mutasyondan kaynaklanır. Bu zararlı mutasyonlardan 50’si Akdeniz bölgesinde tespit edilmiştir. Talasemiya dünyada en sık rastlanan genetik hastalıktır. Zararlı olan bir mutasyonun yol açtığı bu kalıtsal rahatsızlığın yeryüzünde bu denli yaygın olması anormal hemoglobin genini (mutant gen) taşıyan hastaların malaryaya karşı bağışıklık kazanmış olmalarıdır. 

O halde, zararlı olan bir mutasyon yeri geldiğinde belirli koşullar içinde genomunda bu anormal geni bulunduran bireylere seçilimsel bir avantaj kazandırabilir. O takdirde, evrim sürecinde ilgili toplumun bireylerinde kuşaklar boyu aktarılmaya devam eder.

  • “Mutasyonlar yeni genetik çeşitlenme için tükenmez bir kaynak oluşturur. İşte bu kaynak üzerinde de doğal ayıklanmanın filtrasyon (süzme) işlevi başlar. Zaman içinde türlerin değişimine ortam hazırlar ve onların çevreye en iyi biçimde uyum sağlayarak evrimleşmesini olanaklı kılar. 

  • Her mutant gen her çevresel koşulda bir avantaj sağlamayabilir. Bazen bir canlı organizmanın giderek yok olmasına da neden olabilir. 

  • Evrim, yer ve zamana göre değişen çevresel koşullara bağlı olarak işler. Herhangi bir amaca yönelik değildir. Kendine bir hedef belirlemez. Daha doğrusu evrimin bir yol haritası söz konusu değildir. Geçen zamanı geri getiremediğimiz gibi, değişmiş olan canlıyı da eski haline döndüremeyiz. Örneğin insanlaşma sürecinde bir Homo sapiens hiçbir zaman 1,8 milyon yıl önce yaşamış olan Homo habilis’e dönüşmeyecektir.

  • “Bugün bir kuramdan ziyade artık bir olgu olarak kabul edilen evrim mekanizması zamana yayılan uzun bir süreçtir. Günümüzde artık bilim dünyası, canlıların evrim geçirip geçirmediği değil de, bu biyolojik evrimin nasıl işlediği üzerinde tartışmalar yapmaktadır. 

  • Canlılar dünyasındaki biyolojik çeşitliliğin nasıl oluştuğu ve bu çeşitliliğin ortaya çıkış nedenleri araştırılırken, zaman zaman bilimsel yaklaşımlar göz ardı edilmekte ya da çarpıtılmaktadır. Evrimin ilahi bir gücün varlığı ile ve canlı formların şu anda ulaştıkları evrimsel statüler amaçlanarak tasarlandıkları şeklinde açıklanması, var olan bilimsel verilere ters düşer.”

👇
Yaratılışçıların iddiası: Moleküler karşılaştırma, yakın akraba sayılan hayvan kategorilerinin farklılığını ortaya koyuyor
Bilimin yanıtı: Moleküler karşılaştırmalar, evrimsel soyağacını desteklemiştir



  • Moleküler biyoloji konusundaki araştırmaların, oluşturulan evrim ağaçlarını çökertmesi gibi bir durum söz konusu değildir, tam tersine moleküler çalışmalar sonucu elde edilen verilerin bilgisayardaki kladistik analizleri sonuncunda oluşturulan filogenetik ağaçlar, morfolojik homolojiye göre oluşturulan evrimsel ağaçlarla uyumluluk göstermektedir. 

  • Ayrıca yakın olduğu düşünülen türlerin moleküler analiz sonucu genetik olarak beklenenden daha uzak olduğunun ortaya çıkmasının evrimsel ağaçları çökertmesi gibi bir sonucu da yoktur, çünkü örneğin morfolojik olarak benzer oldukları için birbirine daha yakın oldukları düşünülen A ve B türlerinden A türünün moleküler analizler sonucunda aslında aynı familya içerisindeki C türüne yakın olduğu anlaşılabilir ve bu durum da A türünün evrimsel ağaçta C türüne daha yakın olmasıyla ifade edilir. Bahsedildiği gibi dünya üzerinde bir canlı türünün tüm diğer canlı türlerinden tamamen ayrı bir kalıtsal yapıya sahip olması için olsa olsa yakın zamanlarda uzaydaki bir başka gezegenden gelmiş olması gerekir.









  • Evrim Ağacımız, bireysel soy ağacına benzer. Her bir tür; ya atamız, ya kuzenimiz, ya da atalarımızın kuzenidir. Bir biriyle akraba olmayan hiçbir iki insan olmadığı gibi, birbiriyle akraba olmayan hiçbir iki canlı türü bulunmaz.






Nesillerin popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının değişimi.

Popülasyon: 

Popülasyonların değişimi, "gelişim" değildir.
Evrimsel süreçte değişen bireyler değil, popülasyonlardır. 
Tekil bireyler yani biz ve diğer canlılar asla evrimleşmemiştir, asla da evrimleşmeyecektir. 
Bireyler, evrimleşmezler; gelişirler. 
Fakat bir türün tüm bireylerinin oluşturduğu popülasyonlar, her bir nesilde, bir önceki nesle göre daha farklı özellik dağılımlarına sahip olacaktır. 
Evrim budur ve evrimsel biyoloji bilim dalı incer


Gen ve özellik dağılımları: 
Evrimden söz etmek için türleşme şart değildir!
Fakat türleşme evrimin kaçınılmaz bir sonucudur; 
Evrimde olan, bir türün bir başka türe dönüşümü zorunlu değildir. 
Değişen, popülasyonların genlerin veya özelliklerinin dağılımıdır. 
Örnek verirsek; uzun boyluluğa dair genlerin popülasyon içinde görülme sıklığı bir nesilden diğerine geçtiğinizde %5'ten %7'ye çıkmışsa, o popülasyon evrimleşmiş demektir. 

Nesiller içindeki değişim: 
Bireyin kendi hayatı (ömrü / nesli) içerisinde geçirdiği hiçbir değişim evrimsel değildir.
Evrimsel değişimden söz etmek için mutlaka en az bir nesil geçmesi gerekir.
Ömrümüz içinde geçirdiğimiz değişimlere "gelişim" denir. 

Bilgi:
Evrimsel biyoloji ile gelişimsel biyoloji iki farklı biyoloji sahasıdır.



Bu tanımın dışladığı ve hesaba katmadığı birkaç unsur vardır. Bunları vurgulamak, evrime dair kavramları daha da netleştirecektir

Canlılık: 
Evrimin modern tanımlarında her zaman canlılığa özel bir vurgu yapılmaz; çünkü eğer ki belirli özellikleri taşıyan bireylerden oluşan bir popülasyon varsa ve bu popülasyonun bireylerini tanımlayan özelliklerin gelecek nesle aktarılma niteliği varsa, o bireyler geleneksel anlamda "canlı" olarak tanımlanamasa da, evrimleşebilirler. 
Örneğin virüsler canlı değildir; ancak evrimleşebilirler. Örneğin tamamen bilgisayar ortamında simüle edilen bireyler bile, canlı olmamalarına rağmen, evrimleşerek insan mühendisliğinin üretebildiğinden daha başarılı ürünleri evrimsel değişim yoluyla üretebilmektedir. Bunların yanısıra evrimsel değişimler, "kültürel evrim", "kimyasal evrim", "jeolojik evrim", "astroevrim" gibi her zaman doğrudan canlılıkla ilgili olmayan diğer bilim dallarında da kullanılmaktadır.

Türleşme ve Makroevrim: 
Evrim, kısa yoldan "bir türün bir diğerine dönüşümü" olarak tanımlanır. 
Oysa bu evrimin tanımı değil, sonucudur. 
Mikroevrim (ya da evrim), yeterli süre tanındığında makroevrimi doğurur. 
Damlaya damlaya göl olur. Bu açıdan evrim, genellikle kısa vadede genotipteki (genlerdeki), genellikle uzun vadede ise bu gen değişimlerine bağlı olarak fenotipteki (fiziksel özelliklerdeki) değişimdir.

Örnek vermek gerekirse;
Gölün oluşumu sürecini, "bir çukurun suyla dolarak kapanması" olarak tanımlamak, sürece dair bir fikir verse de, bu suyla dolarak kapanma işinin nasıl gerçekleştiğini anlatmaz. Gölün oluşacağı bölgeden daha yüksekten aşağı akan su damlalarının, bu çukur içerisinde yavaş yavaş birikerek, çukurun dolmasıyla izah etmek süreci daha iyi tanımlar. 
Benzer şekilde, yukarıda yaptığımız evrim tanımı; yani popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının nesiller içinde değişmesi, uzun vadede ve farklı çevre şartları altında birikerek yeni türleri oluşturur. Ancak söylediğimiz gibi bu, evrimin sonucudur; tanımı değil. 

Fosiller ve Geçiş Türleri: 
Evrimin tanımı genler üzerinden yapılır; 
Fosiller veya ara geçiş türleri üzerinden değil. 
Fosiller, makroevrimin tartışmaya yer bırakmayan kanıtlarını sunuyor olsa da, evrimsel sürecin tespiti için fosillere ihtiyacımız yoktur. 
Bir diğer deyişle, elimizde hiçbir fosil bulunmasaydı da, sadece doğaya yönelik gözlemlerimizden, genetik verilerden ve matematiksel evrim sahasından yola çıkarak evrimsel değişimi ispatlamamız mümkün olurdu.


  • Günümüzde bilim dünyası canlıların evrim geçirip geçirmediği hakkında değil, evrimin nasıl işlediği üzerine araştırmalar/tartışmalar yapıyor. 
  • Evrimin işleyişine ilişkin şurada Kurzgesagt’ın çok başarılı bir görsel anlatımı var:


Her Şeyin Başlangıcı -- Büyük Patlama


Tarihi Kayıtlardan Evvel Neler Yaşandı? İnsanoğlunun Kökenleri 




Video Kaydının Olduğu Siteye Dair Tavsiye:

  • Kurz gesagt, Almanca'da "uzun lafın kısası" anlamına gelir ve bunu yerine getirirler. Kanalda genellikle bilimsel, teknolojik, politik, felsefi ve psikolojik konular tartışılır

Kaynaklar:

  • Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Özbek, 50 Soruda İnsanın Tarihöncesi Evrimi 
  • https://evrimagaci.org/evrim-nedir-5509
  • https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2018/09/09/molekuler-karsilastirmalar-evrimsel-soyagacini-desteklemiyor-mu/
  • Maddison W. P., “Gene trees in species trees”, Syst Biol. 1997; 46:523-536.
  • Nichols, R., “Gene trees and species trees are not the same”, Trends in Ecology & Evolution 16 (7): 358-364, 2001.
  • Rosenberg, N. A. and M. Nordborg, “Genealogical trees, coalescent theory and the analysis of genetic polymorphisms”, Nature Reviews Genetics 3 (5): 380-390, 2002.


Devrim Sarısoy


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BİYOLOJİ HABERLERİ

POPÜLER YAYINLAR


FİZİK DERSİ