1 Aralık 2022 Perşembe

DUYU ORGANLARI




  • Canlılar, iç ve dış çevrelerindeki değişiklikleri algılayıp bu değişimlere uyum sağladıkları sürece yaşamlarını devam ettirebilirler. 
  • Çevredeki uyarılar, duyu organlarındaki alıcı (reseptör) adıverilen özelleşmiş epitel hücreleri veya sinir uçlarıyla alınır. 
  • Oluşan uyartılar beyindeki belirli merkezlere iletilerek değerlendirilir ve algı oluşur. Dolayısıyla, duyu organımızla değil, beynimizle görür, işitir veya dokunduklarımızı algılarız.
  • Bir uyarının düzgün algılanabilmesi için alıcılar ile çevresel ve merkezî sinir sisteminin tam ve koordineli olarak görev yapması gerekir. Bu algılama işlemi uyarıların reseptörlerle alınmasıyla başlar. Vücutta, kan basıncı ve vücut pozisyonu gibi içsel uyarılara duyarlı iç alıcılar ve vücut dışındaki uyarılara duyarlı olan dış alıcılar vardır. Dış alıcılar duyu organlarında bulunur.
Mekanoreseptör:  Basınç, dokunma, gerilme, hareket ve ses gibi fiziksel değişiklikleri algılayan alıcılara denir. Deride ve kulakta bulunur
Kemoreseptör: Burun ve dilde bulunan koku ve tat gibi kimyasal uyarıları algılayan alıcılara denir. 
Fotoreseptörler: Işığa duyarlı reseptörler, gözde bulunur.
Termoreseptörler: Sıcak – soğuk duygusunu alır, deride bulunur.

  • Vücut içinde uyarı algılayan özelleşmiş reseptörlere osmoreseptörler denir.





 


GÖZ:
  • Işığa duyarlı fotoreseptörlerin bulunduğu duyu organımızdır.
  • Göz küresi ve yardımcı yapılardan oluşur.
 




Gözü Koruyan Yapılar:
Kaşlar, göz kapağı, kirpikler, göz kasları ve göz yaşı bezleridir. 

  • Kaşlar alındaki terlerin göze gelmesini engeller, yoğun güneş ışığına karşı gözü korur.
  • Göz kapağı, Kaslarla hareket ettirerek mekanik olarak korur. 
  • Kirpikler gözü tozlardan korur. 
  • Göz kasları: göz küresini hareket ettirerek cisimlerin takip edilmesini sağlar.
  • Göz yaşı bezleri ise, göz yaşı üreterek gözü temizlerler, nemlendirir. Ayrıca içinde bulunan lizozim enzimleri, göze giren mikroorganizmaları öldürür.

   
Göz Küresi:
  • Göz küresi dıştan içe doğru sert(sklera) , damar(koroid) ve ağ tabaka(retina) olmak üzere üç tabaka hâlindedir.





Sert Tabaka(Sklera)

  • Göze bakıldığında beyaz görünen ve göz akı olarak da bilinen kısım sert tabakadır.
  • Bağ dokudan oluşan sert tabaka, göz yuvarlağının bütünlüğünü sağlar ve içteki tabakaları dış etkilere karşı korur.
  • Bu tabaka gözün ön kısmında incelip saydamlaşarak korneayı (saydam tabaka) oluşturur.
  • Kornea göze gelen ışınların ilk olarak kırıldığı ve merceğe düşürüldüğü bölümdür.

Damar Tabaka (Koroid):

  • Sert tabakanın altında yer alan ve koyu renkli olan ikinci tabaka damar tabakadır.
  • Çok miktarda kan damarı içerdiğinden gözü besler ve içeriyi karanlık tutarak ışınların yansımasını önler.
  • Damar tabaka gözün ön kısmında farklılaşarak göze rengini veren irisi oluşturur.
  • İrisin orta kısmındaki açıklığa göz bebeği denir.
  • İrisin dairesel ve ışınsal olan düz kasları, iris büyüklüğünü değiştirir. Böylece göz bebeğinden göze giren ışık miktarı ayarlanır.
  • Göz bebeği karanlıkta büyür, aydınlıkta küçülür. Bu refleks orta beyin tarafından kontrol edilir.
  • İrisin arka kısmında bulunan mercek, korneadan kırılarak gelen ışınları tekrar kırarak gözün ağ tabakasına düşürür.
  • Göz merceği asıcı lifler (mercek bağları)  ile irisin kirpiksi kaslarına tutunmuştur.

  • Bakılan cisimlerin uzaklığına göre göz merceğinin kalınlığı kirpiksi cisim tarafından ayarlanır. Bu şekilde görüntününnetleşmesi sağlanır. Buna göz uyumu (akomodasyon) denir.( 1cm çapındaki ince kenarlı mercek şişkinleşip,yassılaşarak  görüntüyü ağ tabakaya düşürür


Uzaktaki bir cisme bakıldığında 
Silli kaslar gevşer,
Damar tabaka genişler ve mercek bağları gerilir;
Mercek yassılaşır ve merceğin kırıcılığı azalır.

 


Yakındaki bir cisme bakıldığında Damar tabakadaki silli (kirpiksi) kaslar kasılır,

Göz merceğini tutan mercek bağları gevşer,

Küresel bir şekil alır ve göz merceğinin kırıcılığı artar.

 

 

 

 








  • Saydam tabaka ile göz merceği arasında kalan boşluğa ön oda, mercekle iris arasında kalan boşluğa da arka oda denir.
  • Bu odalar özel bir sıvı ile doludur. Bu sıvı göz şeklinin ve canlılığının korunmasını sağlar. 
  • Mercek ile retina arasında kalan kısım gözün en büyük boşluğunu oluşturur. Bu kısım jelimsi bir sıvıyla doludur. Camsı sıvı olarak adlandırılan bu sıvı göz küresinde iç basınç meydana getirerek gözün şeklinin sabit kalmasını sağlar. Hem de damar tabakadaki damarla gelen besinleri canlı kısımlara iletir.
Ağ Tabaka (Retina)
  • Gözde fotoreseptörler ve görme sinirlerinin bulunduğu en iç kısım ağ tabakadır (retina). 
  • Göz merceğinden geçen ışık, fotoreseptörlerin yoğun olarak bulunduğu sarı benek üzerine düşürülür. 
  • Görme sinirleri, fotoreseptörlerde meydanagelen uyartıları beyin merkezine iletir. 
  • Işığı algılayan koni ve çubuk hücreleri adı verilen iki tip reseptör ve bunlardan uyarı alan sinir hücreleri  bulunur.Çubuk  hücrelerirenkleri algılamaz. Işığa aşırı duyarlı. Gece görmemizi sağlar. Algılanan görüntü siyah beyazdır.
  • Koni hücreleri yeterli ışıkta çalışır. Renkli ve ayrıntılı görmemizi sağlar. Kırmızı, yeşil ve mavi olmak üzere üç çeşit koni hücresi var. Renkli görüntü bu üç reseptörün birleşimi ile oluşur.
  • İnsan gözünde çubuk hücre sayı, konilerden daha fazladır.
  • Görme sinirlerinin gözü terk ettiği yere kör nokta denir. Burada çubuk ve koni hücresi  bulunmadığından görüntü oluşmaz ve ışık algılanmaz.
  • Görme olayında; cisimden yansıyarak göze gelen ışınlar kornea, mercek ve camsı sıvıda kırılarak ağ tabakada bulunan sarı benek üzerine düşer ve cismin ters görüntüsü oluşur. 
  • Işınlar bu bölgede bulunan çubuk ve koni hücrelerini uyarır. 
  • Sarı beneğin ortasında koniler, kenarında çubuklar çoktur. Bu yüzden yandan yaklaşan cismin önce şekli, daha sonra rengi algılanır.
  • Çubuk hücreleri az ışıkta görmeyi sağlayan rodopsin pigmenti üretir. Bu pigment karanlıkta üretilir. Işıkta parçalanır. (Aydınlık ortamdan karanlık ortama girildiğinde bu pigmentin sentezlenmesi için yeterli bir süre beklemek gereklidir.)Bu pigmentin üretiminde A vitamini gereklidir. Bu pigment yeterince üretilmezse gece körlüğü oluşur..












Görme Olayı

  • Cisimden yansıyarak göze gelen ışınlar kornea, mercek ve camsı sıvıda kırılarak ağ tabakada bulunan sarı benek üzerine düşer ve cismin ters görüntüsü oluşur.
  •  Işınlar bu bölgede bulunan çubuk ve koni hücrelerini uyarır.
  • Uyarılan hücreler görme sinirlerinde impuls oluşturur.
  • İmpulslar duyu sinirleri tarafından beynin görme merkezine iletilir.
  • Burada değerlendirildikten sonra net, düz ve renkli görüntü algılanır.
  • Her iki gözden çıkan sinirler beyin kabuğunda optik kiyazma adı verilen bölgede birleşir. Burada çapraz yapar.
  • Optik kiyazma bölgesinde sinaps yoktur.
  • Çaprazlama sayesinde optik kiyazmadaki sinirler her iki gözün sağ görme alanındaki görüntüyü beynin sol tarafına; her iki gözün sol görme alanındaki görüntüsünü ise beynin sağ tarafına iletir.


Işığın izlediği yol:

Kornea (Işığın ilk kırıldığı yer) à göz bebeği à göz merceği (ışığın ikinci kez kırıldığı yer) à camsı cisim à sarı benek à kör nokta à talamus à beyin korteksi




GÖZ KUSURLARI:

  • Göz küresinin ve gözmerceğinin yapısal bozuklukları veya yapısında oluşan değişikliklerdir.
  • Doğuştan veya daha sonradan olabilir.

 

Miyop

  • Gözün önden arkaya doğru olan çapının normalden uzun ya da göz merceğinin daha şişkin olması sonucu miyopluk oluşur.
  • Yakını iyi görür, uzağı normal görememe durumudur.
  • Gelen ışın, sarı beneğin önüne düştüğü için, görüntü net değildir.
  • Kalın kenarlı mercek kullanılarak, görüntü sarı benek üzerine düşürülür ve net görüntü sağlanır.

 

Hipermetrop

  • Gözün önden arkaya doğru olan çapının normalden kısa ya da göz merceğinin daha ince olması sonucu hipermetropluk oluşur.
  • Yakını net göremez.
  • Gelen ışın sarı beneğin arkasına düştüğünden görüntü net değildir.
  • İnce kenarlı mercek kullanılarak, görüntü sarı benek üzerine düşürülür ve net görüntü sağlanır.






Astigmat

  • Saydam tabaka ya da göz merceğinin yüzeyindeki kavislenmeden oluşan bozukluktur.
  • Cisimler bulanık görülür.
  • Silindir mercek kullanılarak düzeltilir.


 

Presbitlik

  •  Yaşlandıkça göz merceğinin esnekliğinin kaybolması sonucu, gözün uyum yeteneğinin azalmasıdır.
  • Bu gibi gözlerde ışık az kırılacağı için görüntü retinanın arkasında oluşur
  • Bu kişiler yakını net göremezler.
  • İnce kenarlı mercek kullanılarak, hasta insanlarda normal görüş sağlanır.

Katarak

  •  Yaşlanma, enfeksiyon veya travma gibi durumlarda korneanın saydamlığını kaybetmesiyle oluşan göz kusuruna denir.
  • Katarakt, cisimlerin şekilsiz, bulanık veya zayıf görünmesine neden olur.

Şaşılık 

  •  Gözü hareket ettiren kasların uzun veya kısa olmasından kaynaklanır.
  • Gözler farklı eksenlere bakar.
  • Ameliyatla düzeltilebilir.
  • Çocuklarda erken dönemde anlaşılan şaşılık, bazı özel gözlükler kullanılarak düzeltilebilir.

Renk Körlüğü

  •  X kromozomunda taşınan çekinik bir genle ortaya çıkan kalıtsal bir hastalıktır.
  • Renk körü kişiler, yeşil ve kırmızı renkleri ayırt edemezler.
  • Gözde kırmızı, mavi ve yeşili algılayan reseptörler bulunur. Bu sayede cisimler renkli görülür.
  • Renkli görmeyi sağlayan koni hücrelerinin bir ya da ikisinin kalıtsal bozukluk sonucu bulunmamasıyla renk körlüğü ortaya çıkar.

NOT: Günümüz teknolojisi ile göz kusurlarının giderilmesinde yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olanı lazer ameliyatlarıdır. Bu yöntemle miyop, hipermetrop, astigmatizm ve katarakt tedavi edilebilmekte; kornea herhangi bir nedenle zarar gördüğünde ise uygun bir donörden kornea nakli yapılabilmektedir.








 KULAK




Kulak, işitme duyusunun oluşumuna yardımcı olan organımız olup dıştan içe doğru üç kısımdan oluşur.

*Dış kulak, *Orta kulak *İç kulak

 

Bilgi:

Dış kulak; ses dalgalarını yakalar ve bunları orta kulağa yönlendirir.

Orta kulak;ortak kulak havadaki ses dalgalarını, iç kulağın sıvılarına aktarılacak olan mekanik basınç dalgalarına aktarır.

İç kulak (koklea) ; basınç dalgalarını beynimizin anlayabildiği ses sinyallerine çevirir.

 

Dış kulak;

  • Kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak zarından oluşur.
  • Kıkırdaklı bir yapı olan kulak kepçesi sesin toplanmasını ve yönlendirilmesini sağlar.
  • Toplanan ses dalgaları kulak yolu aracılığıyla kulak zarına iletilir.
  • Kulak zarı gelen ses dalgaları ile titreşir ve bu titreşimleri orta kulağa iletir.

 

Orta kulak,

  • İşitme kemikleri ile östaki borusunun bulunduğu kısımdır.
  • Kulak zarı ile dış kulaktan; oval ve yuvarlak pencerelerle iç kulaktan ayrılır.
  • Vücudumuzdaki en küçük kemikler olan çekiç, örs ve üzengi’nin zincirleme hareketleri, Kulak zarından gelen titreşimleri artırarak iç kulağa aktarır.
  • Orta kulak ile yutağın arasında östaki borusu adı verilen bir yapı bulunur. Bu yapı, orta kulak boşluğundaki hava basıncı ile dış ortam arasındaki basıncı dengeleyerek kulakzarının zarar görmesini engeller.

İç kulak,

  • İşitme duyusu ve denge ile ilgili yapıların bulunduğu, kemik ve zarlardan oluşan kanallar   sistemidir.
  • Bu sistemde dalız, yarım daire kanalları, tulumcuk, kesecik ve salyangoz bulunur
  • Dalız ve salyangoz işitmeden
  • Yarım daire kanalları, kesecik ve tulumcuk ise dengeden sorumludur.

 






İşitme Olayı 
  • Orta kulaktan sonraki ilk bölüm dalız adını alır.
Dalız:

  • İç kulağın oval pencereye bakan kısmındaki boşluktur
  • Oval pencereden gelen ses  dalgalarını salyangoza iletilir.
Salyangoz (Kohlea):
Helezon görünümde olan içerisinde birbiri ile bağlantılı üç kanal bulunur.
Bu kanallardan 
Üstte olana vestibular
Ortada olana kohlear, 
Altta olana ise timpanik kanal denir.   
Vestibular ve timpanik kanallar  perilenf sıvısı ,
Kohlear endolenf sıvısı ile doludur.
Vestibular kanal oval pencere ile 
Timpanik kanal yuvarlak pencere ile bağlantılı.
Kohlear kanalının tabanındaki temel zarın yüzeyinde; sesin oluşturduğu titreşimlere duyarlı, tüylü duyu hücrelerini içeren korti organı bulunur. 





  • Kulağımıza gelen ses dalgalarının algılanabilmesi için, kulak yolundan geçerek kulak zarını titreştirmesi gereklidir.
  • Kulak zarındaki bu titreşim orta kulakta bulunan çekiç, örs ve üzengi kemikleri aracılığı ile oval pencereye iletilir. (Titreşim bu kemiklerde yaklaşık 20 kat arttırılır.)
Salyangozda sesin oluşumu sırasında;

  • Oval pencereden içeri  alınan ses, dalızdan vestibular kanal içindeki perilenf sıvısında dalga yaratır.
  • Vestibular kanaldan perilenf sıvısı aracılığı ile timpanik kanala iletilen bu dalga yuvarlak pencereye çarpar.
  • Perilenf sıvısındaki basınç dalgası kohlear kanaldaki temel zarı titreştirir.
  • Titreşim tüylü hücrelerin çatı zarına değip uzaklaşmasına neden olur.
  • Temas sonucunda tüylü hücrelerde oluşan impuls, sinaps yaptıkları nöronlara iletilir.
  • Uyarı duyu nöronları ile salyangozdan çıkar beynin işitme merkezine götürülür.

 
Bilgi: Timpanik kanala gelen dalgalar yuvarlak pencerede yok edilir. Yok olmazsa yankı oluşur








 

Denge Olayı:
  • Kesecik, tulumcuk ve yarım daire kanalları vücut dengesini sağlar.
Yarım daire kanalları:
Birbirine dik yerleşmiş üç kanaldan oluşur.
Endolenf sıvısı ile dolu.
Uçlarında ‘‘ ampulla’’ denilen şişkinlikler var.
Ampullada denge duyusunu algılayan ‘‘ tüylü hücreler ’’ var.
Tulumcuk yarım daire kanallarının bağlandığı torba şeklinde bir yapı. Altında yer alan kesecik ile bağlantılı.
Tulumcuk ve kesecik içinde  de tüylü hücreler var.
Tüylerini jelatimsi bir madde içine doğru uzatırlar.
Jelatimsi madde içinde CaCO3 (Kalsiyum karbonat) yapılı  ‘‘otolit taşları ’’(denge taşları) vardır.
 
  • İç kulakta denge duyusunun oluşmasında iki farklı hareket çeşidi iki farklı yerde algılanır. 
  • Yarım daire kanalları, dönme ile ilgili konum değişikliklerini sağlar.
  • Yer çekimine karşı hareketler ile doğrusal hareketlerdeki dengeyi sağlar.
  • Otolit taşların oluşturduğu uyarı ile başımızı hangi açıda eğdiğimizi anlamamızı sağlar.





Bilgi:
Yarım daire kanalları beyinciğe, korti organı uç beyine impuls(Uyarı) gönderir.(Sebep: Denge merkezi beyincik, işitme merkezi uç beyin)
Kendi etrafımızda dönüp aniden durursak, yarım daire kanallarındaki sıvı hareketi devam ettiği için baş dönmesi olur.


BURU

  • Burun, önden iki delikle dışarıya, arkadan da yutağa açılır.
  • Nefes alıp vermede de görev yapar,
  • Burun boşluğunun üst tarafında yer alan koku alanı, sarımtırak renkli alıcı hücreler ve epitel hücreleri içerir. Bu alana sarı bölge denir.
  • Kokular, gaz hâlinde buruna giren moleküller mukus tabakası içinde çözünür, reseptörler tarafından alınarak oluşan uyartılar koku soğancığındaki sinirlere aktarılır ve beyne taşınır.
  • Burundaki reseptörlere kemoreseptör denir
  • İmpulslar talamusa uğramadan beyin korteksine (uç beyne) iletilir.
  • Uzun süre aynı koku alınırsa duyu hücreleri yorulur ve koku hissedilmez. Bu durum koku adaptasyonu olarak bilinir. Farklı bir koku ise hemen algılanır.
  • Tat ve koku reseptörleri birlikte çalışır. Bu yüzden burnumuz tıkalı iken tat duyumuz azalır.






DİL

Konuşma ve beslenmeye yardımcı bir organ.
İçerdiği tat alıcıları sayesinde tat alma organı olarak da faaliyet gösterir.
Dili örten epitel dokuda tadı alan ve papilla adı verilen küçük çıkıntılar bulunur
Papillaların epiteli içinde tat tomurcukları bulunur.
Tomurcuklardaki alıcı hücreler tükürük içinde çözünen maddeler tarafından uyarılır.
Oluşan uyartılar duyu sinirleriyle önce talamusa oradan beyin korteksindeki tat 
merkezine iletilerek yiyeceğin tadı algılanır.Tatlı, tuzlu ve acı
Dilin her bölgesinden tat alınır. Fakat belli tatlar belli bölgelerde yoğun alınır.
Ön ucu tatlıy
Ön yanlar  tuzluyu
Arka yanlar ekşiyi
Arkası acıyı
Yaşlandıkça papilla sayısı azalır. Bunun sonucunda tat duyusu azalır.




DERİ
·         

  • Deri, vücudumuzun dış yüzeyini örten koruyucu bir tabakadır.
  • Kütle olarak vücudun en ağır organı.
  • 2 mm kalınlığında.
  • Basınç, sıcaklık, sertlik, yumuşaklık, yüzeylerin pürüzlü veya düzgün oluşu gibi özellikleri algılayan dokunma duyusu organıdır.
  • Vücudumuzu, bakteri ve ultraviyole ışınları gibi dışarıdan gelebilecek etkilerden korur.
  • Terleme ile vücudumuzun sıcaklığını düzenleyerek boşaltıma da yardımcı olur.
  • Derinin yapısında epitel doku ve temel bağ dokusu bulunur.
İki tabakadan meydana gelir:

1.Epidermis (Üst Deri)     2.Dermis (Alt Deri)
 
1. Epidermis(Üst Deri):
  • Örtü epitelinden yapılıdır.
  • İki kısımdan oluşur. Korun ve malpighi tabakası.
Korun;
Keratin proteini biriktirmiş ölü hücrelerden oluşur.
Mekanik etkilerden ve mikrobik istiladan korur.
Keratin miktarını arttırıp sertleşerek tırnakları oluşturur.
Malpighi;
Korun tabakası altında kalır.
Canlı.
Epitel hücreleri ve deriye renk veren melanin pigmenti sentezleyen  hücrelerden oluşur.
Melanin pigmenti zararlı ışınların alttaki hücrelere zarar vermesini engeller.
 
2. Dermis (Alt Deri)
  • Bağ dokudan yapılı.
  • Tamamı canlı hücre.
  • Yapısında, *Kan damarları *Sinirler *Duyu reseptörleri *Ter bezleri * Yağ bezleri
Bağ dokunun bütün diğer hücresel yapıları ve liflerini bulundurur.

Reseptörleri,
Meisner cisimciği ve Merkel diskleri:Dokunma duyusu.
Paccini cisimciği: Basınç duyusu.
Ruffini cisimciği:Sıcaklık duyusu
Krause cisimciği:Soğuk duyusu
Ağrı duyusunu algılayan reseptörler.
  • Bağ dokunun elastik lifleri deriye elastikiyet. Kollajen ve ağsı lifler direnç kazandırır.
  • Ter bezleri dudak hariç tüm vücut derisinde bulunur.(Alt deride yumak halindeki bu bezlerin kanalları üst deriye geçerek dış yüzeye açılır. Vücut sıcaklığının düzenlenmesi ve boşaltıma yardım eder.)
  • Yağ bezleri salgılarını kılların çıktığı kanalcıklara verir, derinin yumuşak kalmasını sağlar. Salgısına sebum denir. Ayak içi ve avuç içinde bu bezler yok. Derinin geçirgenliğini ayarlar, bakteri ve mantar enfeksiyonlarından korur
  • Kıllar, epidermis hücrelerinin farklılaşmasıyla oluşur. Üst derinin çökmesi ile oluşan kıl keselerinin kök kısımları dermişte yer alır. Kıl gövdeleri epidermisten dışarı çıkar. Kıl kökleri düz kaslar ve sinirlerle donatılmıştır. Sempatik sinirler düz kasları kasarak kılların dikleşmesini sağlar.






SORULAR

SORU 1










SORU 2










SORU 3










SORU 4










SORU 5













SORU 6











SORU 7













SORU 8












SORU 9








SORU 10











SORU 11













SORU 12











SORU 13











SORU 14














SORU 15



















SORU 16











SORU 17












SORU 18













SORU 19













SORU 20












SORU 21











SORU 22











SORU 23













SORU 24












SORU 25














SORU 26














SORU 27










SORU 28














SORU 29













SORU 30












SORU 31












SORU 32










SORU 33












SORU 34












SORU 35











SORU 36


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BİYOLOJİ HABERLERİ

POPÜLER YAYINLAR


FİZİK DERSİ